Yukarıdaki ifadelerden anlaşıldığı üzere “şahsiyetçilik” ile “dindar bireycilik” özdeşleşmektedir. Bu anlamda, inançlı ve şahsiyetli bireycilik, herhangi bir aracıya ihtiyaç duymadan, Yaratıcısıyla irtibat kurma hak ve sorumluluğudur. Diğer bir ifadeyle, dinî değerleri önemseyen kişi, gerçek, somut, tarihsel ve toplumsal olarak konuşlanmış insandır.
Hz. Muhammed’in örnek insan alınması bu bağlamda düşünülmelidir. O’nun hak ve sorumluluklarını tespit etmesinde teori ve pratik uyumunu örnek şahsiyet olarak gerçekleştirmiş olması müminler için çok önemlidir. Evet, O, 14 asır önce yaşamıştır; tarihsel olarak “uzaktan gözlere küçük görünür; fakat yakından ve doğrudan bakınca gözü kamaştıran güneş gibidir.” En son peygamber olması nedeniyle Hz. Muhammed “maddesi ve mânâsı tam kemale ermiş, sonra da insanı yaratan Allah onu kendine sevgili seçmiştir.” O da bir beşerdir; ama Allah’ın yarattığı bütün varlıkların en hayırlısı olduğu için bizlere her açıdan örnektir. Güzel ahlakla süslenen Peygamberimizin yaratılışı Allah’ın en büyük ikramıdır. Güzellik onu bürümüş ve güzel yüz ona nişan olmuştur. Ahlaken yumuşaklıkta bir çiçek; şerefte dolunay, cömertlikte deniz, himmet hususunda sonsuz zaman gibidir.
