Kur’an, insanı Allah’ın varlığına ve birliğine götürecek hususlar üzerinde dururken, özellikle, insanın kendisi, diğer varlıkların yaratılışı ve amacı, bunlar arasındaki düzen ve intizam üzerinde düşünmesini ister. Bu çerçevede, “Yaratma, Nizam ve Gaye Delilleri”nden bahsedilebilir.
1. Yaratma Delili: Var olması için bir başka varlığa ihtiyacı olmayan, kendisiyle kaim, ezelî, ebedî tek varlık olan Allah’ın dışındaki her şey yaratılmıştır ve “âlem” diye nitelendirilir. İnanan insan, bunun farkında olup yaratıcısıyla, diğer insanlarla ve evrenle olan ilişkilerini tevhid ilkesi gereğince düzenleyendir.
Allah’tan başka ilah olmadığına inanmak ve tanıklık etmek demek olan tevhid öğretisine göre, kâinat düzeninde sürekli yaratılış ve nizam vardır. Bu düzen ve intizamın tesadüfler sonucu olduğunu söylemek mümkün değildir. Her şeyin varlığını veren, her olayın ilk ve yüce sebebi, nihai amacı Allah’tır. Yaratmayla ilgili ayetler Alak 96/1-2; Yâsîn 36/79; Yûnus, 10/31) incelendiğinde, Allah bu hususa dair insanları gözlem yapmaya, düşünmeye çağırmaktadır.
Bu çerçevede, bir diyalog kitabı niteliğinde olan Kur’an, insanlara sorular soruyor ve cevaplar istiyor. Örneğin, “Allah’a koştuğunuz ortakları gösterin Bana. Olamaz ki. O Allah’tır, hikmet sahibidir ve Yücedir” ayetinde görülen bu noktadır (Sebe’, 34/27; Ra’d, 13/16, 33). Ayrıca “Onlar hiç yoktan (bir yaratıcı olmadan) mı yaratıldılar; yoksa yaratanlar onlar mıdır?” (Tûr, 52/35) ayeti, bir yaratıcısız meydana gelmenin imkânsızlığını gösterir. Onlar, bir yapan (mukevvîn) olmadan meydana gelmemişlerdir; kendilerini meydana getiren de kendileri değildir. Onlar diye nitelendirilenlerin aslında bu bilgiyi fıtri olarak bildiklerinin belirtilmesi önemlidir. Bu çerçevede, Her meydana gelen şey sonradan olmadır(muhdis). Hiçbir mümkün kendi kendine meydana gelemez, mucitsiz olamaz. O hâlde onları meydana getiren bir Tanrı vardır, şeklindeki hudus delilini gösteren bir çıkarıma bile gerek kalmaz.
2. Nizam ve Düzen Delili: Bu delil dış dünyada gözlemlenen tecrübi olgulardaki sistematikliğin akla uygun bir şekilde açıklanarak Tanrı’nın varlığını ve birliğini ispatlamaya, daha doğrusu zaten var olan Tanrı’yı bulmaya yarayan delillerin en kuvvetlisi olup, tasarım delili de denir. Evren dâhil bütün yaratıkların bir düzen ve sistem içinde hareket ettiklerini gösteren ve insanın bunlar üzerinde düşünmesini, akletmesini isteyen ayetlerde; göklerin yedi kat olarak direksiz bir şekilde yaratıldığını, üstelik Rahman’ın bu yaratmasında bir düzensizlik veya bir çatlak bulmanın imkânsızlığı vurgulanır (Mülk, 67/3-4; Ra’d, 13/2).
Allah, yarattığı her şeyi belirli bir düzen ve nizam içinde yarattığını açıkça söyleyerek, bunu varlığına delil olarak getirmektedir. Örneğin;
Allah ile beraber hiçbir Tanrı olmayacağı, evrenin varoluşu ve işleyişindeki nizamla ters düşer; aksi takdirde eğer Allah ile beraber başka tanrılar olsaydı, “Her Tanrı kendi yarattığını sevk ve idare eder, onlardan biri diğerine üstün gelmeye çalışırdı. Allah, onların koştukları vasıflardan uzaktır” (Mü’minûn, 23/91). Bu ayete göre, kâinatın varlık ve nizamındaki mükemmellik, Allah’ın varlığının ve birliğinin bir ifadesi ve delilidir.
3. Gaye Delili: İnsanın yaratılışı, göklerin ve yerlerin, bunlar arasında var olan canlı her varlığın bir sistem dâhilinde yaratılmasının bir gayesi bulunduğunu Kur’an bizlere açıklamaktadır. Evrendeki hiçbir şey boşuna yaratılmamıştır. Yaratılan her şey insanın emrine verilmiştir (Âl-i İmrân, 3/189-191; Enbiyâ’, 21/16-17; Lokmân, 31/20).
Bu bağlamda, Allah’ın varlığını ve birliğini ispatlamaya dair söylenecek son şey, “metafizik bir gerçek” hakkındaki gerek salt akli delillerin, gerekse naklî delillerin akli yorumlarından herhangi birini ya da birkaçını birden tatminkâr bularak kabul edebiliriz; ama dikkat edilmesi gereken husus şudur: Bu delillerin ya da yorumların reddedilmesi durumunda “gerçek” değişmeyecektir. İşte bu nedenden dolayı, Kur’an-ı Kerim’deki deliller Allah’ın varlığını ispattan ziyade, zaten var olan “Bir”i akıl sahiplerinin keşf etmesine ve bulmasına yönelik delillerdir.
