İbadetleri Terk Edenlere Ceza

İslam hukukçuları, Hz. Peygamber’in beş vakit namaz, Ramazan orucu, zekât ve hac ibadetlerinin eda edilmesini teşvike ve onları terk eden kimseleri caydırmaya yönelik bazı hadislerinden hareketle, adı geçen ibadetleri terk edenler hakkında bazı dünyevi müeyyideler tespit etmeye çalışmışlardır. Ancak, Kur’an-ı Kerim’de insan ile Allah arasındaki münasebetler (inanç ve ibadetler) hakkında dünyevi cezalardan daha ziyade, uhrevi cezalardan bahsedildiği görülmektedir (Tevbe, 9/34, 79; Mü’min, 40/60).

İbadetlerde esas olan ihlas ve samimiyettir ve herhangi bir dünyevi cezanın zorlaması ile ibadetin yapılması, insanları bir nevi “şirk” olan riyakârlığa ve münafıklığa sevk edebilir. Bu sebeple, İslam hukukçuları tarafından bazı ibadetleri terk edenler hakkında önerilen birtakım cezalar, adı geçen ibadetleri zorla ifa etmeye yönelik bir baskı unsuru olarak değil de bu ibadetlerin inatla ihmale devam edilmesi, küçümsenmesi, inkâr edilmesi ya da bazı ibadetlerin üçüncü şahısların veya toplumun haklarını korumakla ilgili amaçlarının ihmal edilmesi gibi, daha ziyade kamu düzenini ihlale yönelik bazı davranışlardan caydırma şeklinde değerlendirilmelidir.