Akıllı, ergenlik çağına gelmiş, mukim, sağlıklı kadın ve erkek her müminin oruç tutması farzdır. Aybaşı (âdetli) veya loğusalık hâllerinde kadınlar isteseler de oruç tutamazlar Daha sonra tutamadıkları gün sayısınca oruçlarını kaza ederler.
Ergenlik yaşına gelmeyenler, ibadetlerle yükümlü olmamakla birlikte, alıştırmak ve ısındırmak maksadıyla, aile büyükleri onlara ara ara namaz kılmalarını ve oruç tutmalarını söyleyebilir. Hz. Peygamber, yedi yaşından on yaşına kadarki sürede çocuğun namaza alıştırılmasını önermiştir. Bedenî durumları dikkate alınmak şartıyla çocukların 8-9 yaşlarından itibaren oruca alıştırılması da uygundur.
Geçerli bir mazereti olmadığı hâlde Ramazan orucunu tutmayan bir Müslüman, Allah’a ve Peygamber’ine karşı gelmiş, büyük günah işlemiş ve pek çok sevap ve manevi nimetten mahrum kalmış olur. Ramazan orucunun yerine başka zamanlarda ömür boyu oruç tutsa telafi edemez. Mazeretsiz olarak tutulmayan Ramazan oruçlarının gününe gün kaza edilmesi ve tövbe edilip Allah’tan af ve mağfiret dilenmesi gerekir.
Unutma veya bir mazeret olmaksızın oruçlu iken bilerek bir şey yiyip içmek (sigara içmek dâhil), cinsel ilişkide bulunmak ve isteyerek ağız dolusu kusmak orucu bozar. Mazeretsiz olarak Ramazan orucunu bozan kimseye kaza ve kefaret gerekir. Kefaret, peş peşe iki ay oruç tutma cezasıdır. Kefaret orucu tutmaya gücü yetmeyen kimse, altmış fakiri iki öğün doyurur veya doyacağı kadar para verir. Farz olmayan oruçların keyfî olarak bozulması da doğru değildir; ancak bozulursa kefaret gerekmez, gününe gün kaza edilir.
Unutarak yemek içmek, ihtilam olmak, istem dışı ağız dolusu kusmak, göze, buruna veya kulağa ilaç damlatmak, fitil, merhem, astım hastalarının kullandıkları sprey, kan vermek, biyopsi veya anjiyö yaptırmak orucu bozmaz.
Genel vücup şartları yanında kişinin ayrıca oruç tutmaya güç yetirecek durumda olması ve yolcu olmaması da şarttır. Bu şartlar orucun edasının vaciplik şartları olarak da adlandırılır. Oruçla ilgili yukarıda zikredilen ayetin belirttiğine göre, hasta ve yolcu olan kişiler, isterlerse oruç tutmayabilirler. Fakat tutmadıkları oruçları normal duruma döndükten sonra kaza ederler. Hasta için normal durum iyileşmek, yolcu için ise, yolculuğun bitmesidir (ikamet). Oruç tuttuğu takdirde kendisinin veya çocuğunun zarar görmesi muhtemel olan gebe veya emzikli kadınlar da oruç tutmayabilirler. Hatta zarar görme ihtimali kuvvetli ise tutmamaları gerekir. Durumları normale döndüğünde tutamadıkları oruçları kaza ederler.
Yaşlılık sebebiyle oruç tutmaya artık gücü yetmeyenler, bunun yerine fidye verirler. Fidye, bir fakiri iki öğün doyurmak veya fakire iki öğün doyacağı miktarda maddi yardım yapmaktır.
Orucun, biri niyet etmek (şart), diğeri ise, imsak vaktinden iftar vaktine kadar yeme, içme, ilaç alma ve cinsel ilişki gibi orucu bozan şeylerden uzak durmak (rükün) olarak iki farzı vardır. Diğer ibadetlerde olduğu gibi oruç ibadetinde de niyet şarttır. Herhangi bir oruca kalben niyet etmek, hangi orucu tutacağını kalbinden geçirmek yeterlidir. Bu niyetin dille ifade edilmesi, onun teyit edilmesi anlamına geldiğinden mendup sayılmıştır. Sahura kalkmak da niyet sayılır. Genel olarak farz, vacip ve nafile şeklinde üç çeşit oruç vardır. Ramazan orucu farz, adak orucu ve bozulan nafile orucu kaza etmek vaciptir. Muharrem ayının dokuz ve on veya on ve on birinci günleri (aşure), eyyâm-i bîd olarak nitelenen kameri ayların 13, 14 ve 15. günleri, bir gün tutup bir gün bırakmak şeklinde gün aşırı, haftanın pazartesi ve perşembe günleri ve Şevval ayında altı gün oruç tutmak nafile oruçlardandır.
Muharrem ayının sadece onuncu günü, hafta içinde yalnız Cuma günü, iftar yapmadan peş peşe iki gün oruç tutmak ve bütün seneyi oruçlu geçirmek tenzihen mekruhtur. Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban bayramının dört gününde oruç tutmak Hanefi mezhebine göre tahrimen mekruh, diğer mezheplere göre ise haramdır. Çünkü bayram günleri yeme içme ve sevinç günleridir. Ramazan bayramı, bir ay boyunca Allah için tutulan orucun arkasından verilen bir “genel iftar ziyafeti” hükmündedir ve bu anlamından ötürü ona “fıtır bayramı (iftar bayramı)” denilmiştir. Ramazan bayramının ilk günü bu yönüyle bir aylık Ramazan orucunun iftarı olmaktadır. Allah için kurbanların kesildiği kurban bayramı günleri de ziyafet günleridir. Bu yüzden bayram günleri oruç tutulması uygun değildir.
