Eşit Olmadıkları Konular

Eşit Olmadıkları Konular
Özet olarak söyleyeceklerimize şu soruyla başlayalım: Eşitlik mi yoksa adalet mi tercih edilir? Kadın erkeğe eşit değildir, denilince niçin bundan, erkeğin değil de kadının aşağılandığı anlamı çıkarılıyor? İki şeyin birbirine eşit olmadığını söylemek, birinin diğerinden üstün olduğu anlamına mı gelir? Böyle madığı halde bundan kadının aşağılandığı anlamını çıkaranlar aslında bu tavırlarıyla eşitsizliği kabullenmişler demektir.

Vida somuna eşit değildir. Ama hangisi daha üstündür? Bir hüküm verilebilir mi? Ya da ikisinin görevi de aynı mıdır? İnek boyunduruğa koşulursa haksızlık edilmiş olunmaz mı? Burada eşit davranmak mı daha akıllıcadır, yoksa adaletli davranmak mı? Kadının, hayatın zorlukları na tahammül edecek, ağır işleri görecek, makineleri ve yükleri indirip bindirecek gücü var mıdır? Bu işler kadına yaptırılırsa, fıtrata, yani tabii ve doğal olana karşı çıkılmış olunmaz mı? Batılı bir düşünür: “Tüketim uygarlığı kadınları ikiye bölüyor, gittikçe de daha fazla bölecek: Tüketen kadın, üreten kadın. Birincisi kadınlıktan, gün geçtikçe dişiliğe, ikincisi kadınlıktan gün geçtikçe erkekliğe doğru kayıyor.” diyor” Bu acaba iyi bir gidiş midir? dersiniz. Tüketen kadın, israf eden kadın demek değildir. Üreten kadın ise her konuda erkekler gibi çalışan kadındır.

Zarafetle, duygusallıkta, nezaketle, şefkat ve merhametle erkek kadına yetişemez. Aklı muhakemede, soğukkanlılıkta; fikri tahlilde, yani çözümlemede de kadın erkeğe yetişemez. Tarihte; Aristo, Sokrat, Beydaba, Şekspir, Mevlana gibi kaç tane kadın düşünür vardır? Hangi önemli buluşu kadınlar gerçekleştirmiştir? Uzaya kaç tane kadın gitmiştir? (götürülmüş değiL. Çünkü fare de götürüldü). Dünyadaki iki yüze yakın devletle n
kaç tanesinin başı kadındır? Demek ki bu konular da, erkeğin görev sahasıdır.
Bazı kadınların erkeklere ait bazı işleri başarıp birçok erkeği geride bırakması, tamamen istisnai durumlardır. Ayrıca öne geçmekle öne geçirilmeyi birbirine karıştırmamak gerekir.
Erkeklerin bir kadına .ileri bir görev veripte, bakın işte, kadınlar da bu makamlara yükselebiliyor demeleri, kandımıacadır. Bu kadının değil, yine erkeğin başarısıdır.

Soruları çoğaltabiliriz: On beş yaşından doksan yaşına kadar teorik olarak her gün bir kaç tane çocuğa sebep olma gücüne ahip olan erkeğin yanında bir kadın, yine teorik olarak ömrü boyunca en fazla kaç çocuk doğurabilir? Niçin dünyaca meşhur boksörler, güreşçiler, halterciler, futbolcular, kısaca sporcular hep erkektirier? Dünya devletleri kadın haklarını gasbetlikleri ve kadın-erkek eşitliğini tanımadıkları için mi? Eğer bundansa, niçin bu gücü erkekler elinde bulunduruyor da kadınlar değil?

Tarih boyunca kadınların idareyi ele aldıkları imparatorluklar niçin hep yıkılıp gitmişlerdir? Örnek mi? Roma, Endülüs, Emevller, Abbasller, Hatla Osmanlılar … Bu durum aynı zamanda Peygamberimizin (s.a.v.) bir mucizesini de gösterir. “İdaresini kadınlara teslim eden hiçbir millet iflah olmaz. “.(Buhari, megı1z1 82; fıten 18; Tlrrnizi, /iten 75; Nesai, adôbüI’-kudôt 8) Ama bunlar, erkeğin kadından mutlak/her bakımdan üstünlüğünü elbetle gÖstermez. iki yüz yıla yakın süredir kadının erkeğe eşit olduğunu savunan zavallılar (zavallı diyorum, çünkü iddialarını ispatlama gücüne bir türlü kavuşamıyorlar) niçin hala bunu ispatlayamadılar? ispatladılar da kasıtlı olanlar görmezlikten geliyor, denilirse niçin hala tuvaletlerini “Baylara”, “Bayanlara” diye ayırıyorlar? Kanunlarında zorlayıcı bir hüküm bulunmadığı halde, niçin erkekleri ile kadınları genellikle ayrı elbiseler giyiyor? Kanunlarıyla, kadınların çalıştığı genelevler kuruyorlar da, niçin erkeklerin çalıştığı genelevler kurmuyorlar, kuramıyorlar?
Niçin dünya kupalarına kadın, ya da karma sporcularla çıkrnıyorlar? Fabrikalar niçin kadın işçi çalıştırmak istemiyor?

Ama niçin hastabakıcılar, hemşireler, çocuk yuvaları gibi şefkat ve merhamet isteyen kurumlarda çalışanların çoğu kadındır? Niçin bankalar daha çok kadın işçi çalıştırırlar? Niçin sekreterlerin çoğu kadındır?
Demek ki kadın ile erkek görev ve misyon açısından da birbirinden farklıdırlar. Tıpkı fiziksel ve psikolojik bünye açısından farklı oldukları gibi. Demek ki, kadınla erkek arasında mutlak bir eşitlikten sözetmek imkansızdır. Bunu savunmak, ya psikolojik hastalıktan, ya da başka sinsi duygulardan kaynaklanır. Onların neler olduğuna “Feminizm ve Kadın” başlığı altında kısaca değineceğiz. Peşin fikir ve kabullerıişlerden uzak olarak düşünebilen herkes; mutlak anlamda kadın erkek eşitliğini savunanların, bu tür bir eşitliği bir türlü gerçekleştiremedikleri gibi, kaş yaparken göz çıkardıklarını ve bu uğurda insanı eşitliği de ortadan
kaldırdıklarını kabullenmek zorunda kalacaktır. Çünkü girift bir makinede, kendi yerinde çok büyük görevler yapan bir dişliyi, aynı makinedeki bir başka dişliye benzemiyor diye yerinden alıp, onun gibi yapmaya çalışmak, hem her iki dişlinin görevini aksatmak. hem de makineyi bozmak demektir. Çünkü bu her iki dişlinin de, kendi yerinde çok önemli görevleri vardır. Hiçbiri diğerisiz olamaz. Ve bu onların birinin diğerinden mutlak üstünlüğünü de göstermez. Bunlar eşit yapacağız diye sokaklara döktükleri kadını erkek yapamamışlar ama, kadınlığından da çıkarmışlar ve maskaraya çevirmişlerdir. Kadın, bu gayretlerle tavus kuşuna özenen karga durumuna düşmüştür. Bu durumdan kadınlar da razı, onlar da kendilerine bu tür hakların verilmesini istiyorlar, denirse; insan, haklarına kavuşmakla mı, yoksa haklarını elden çıkarmakla mı daha huzurlu olur? diye sorarız. Cevabın ne olacağı elbette bellidir; öyleyse bu tür hakların en ileri düzeyde verildiği İskandinav ülkelerindeki ahlaki çöküntü niçin? Niçin dünya üzerinde kadınlar arasındaki en ileri düzeyde intihar olayları oralarda görülüyor? Kırkını geçmiş kadınların % 12’si intihar ediyor? Kırk yaşına gelince bunlara hayatı çekilmez kılan nedir? Elde ettikleri hakları mı? Buna kargalar bile güler. Niçin batı, ekonomik ve teknolojik sahada bunca ilerlernişken, her aradıkları maddi gered otomatik olarak elleri altında bulurlarken, Doğu İslam Dünyası, İslam’ dan da teknolojiden de uzak olmasına rağmen, her yıl yüzlerce batılı kadın bu ülkelerin insanlarıyla evleniyor? Söz konusu edilen haklarına kavuşmak için mi? Demek ki, samanda protein ya da A vitamini yok diye ata et vermek, ya da ite saman vermek eşitlik olabilir ama, adalet ve akıllılık asla! Bu çelişkileri ciltler dolusu olacak kadar çoğaltmak mümkündür. Ama burada anlatmak istediklerimiz bunlar olmadığından, bu konuyu son olarak çarpıcı bir örnekle bitireceğiz. Bu örnek bize, tabilliğe/doğal olana karşı çıkmanın insanı hangi noktaya götüreceğini, mutlak eşitliği savunanların ne gülünç durumlara düştüklerini göstermeye yetecektir. Bu örnek; Amerika’da kadın haklarını savunan dameklerden SCUM (Society For Cutting Up Men)’ın, eşitliği bozduğu için erkeklerin “şey” lerinin kesilmesini öneren tutumudurY Bu tür bir eşitlik savun..ılunca, bunu daha ileriye götürmek kaçınılmazdır, Hatta gereklidir. Erkeğin “şey”! kesilince onlar da kadınların mesela memelerinin kesilmesini isteyecekler ve insanlık tek cinse doğru yol alacaktır. Ama şimdilik buna AİDS müsaade etmeyecek gibi görülüyor. Demek ki, fıtrat onu bozmaya kalkışanlara dersini veriyor.

Demek ki, kadınların hukukunu korumak, onlara her istediklerini yapma hürriyeti vermek demek değildir. Bu, elbette erkekler için de aynıdır. Hürriyetler eğer başka hakları engelliyorsa, ikisi arasında bir tercih yapmak gerekir. Bir hukukçumuzun dediği gibi: “Mao Çin’de Juhşu önlemeye kalkışmış, iktisadı yapının bozukluğundan dolayı biçarelikten Juhşa sürüklenen kızcağızlara iş vermiş, “alışmış kudurmuştan beterdir” diye direnen bataklık ve kaldırım gü/lerini ise, seralarda toplayarak ıslah etmeye çalışmıştır. İşte aydınlarımıza bir “pratik çalışma” sorusu: Bu tutum kadını hor görmenin mi, yoksa insanlık değeri bakımından erkeğe eş saymanın mı belirtisi idi’? İkinci soru: Bu tutum antidemokratik ve ilkel bir tutum mudur, yoksa “çağdaşlık” adına onaylanması gereken bir davranış mıdır? Üçüncü
soru: İyi bir davranıştır derseniz, niçin aynı şeyi bir müslüman söylerse gericilik oluyor da Mao söylerse hikmet o/uyor?”.(Hüseyin Hatemi “Davacının Yargısı” zaman 16.1.1988 s. 2. )

Kısaca İslamda kadın kadındır ve kadınlığından gocunmaz, erkek de erkektir ve erkekliğinden şikayet etmez. Aralarında bir çatışma ve yarış yoktur, uzlaşma ve bütünleşme vardır.