Hastalık Kanıyla İlgili Hükümler

Kadınlara özel hastalık kanının, hüküm bakımından, burun dan akan kandan farkı yoktur. Eğer sürekli akarlarsa böyle bir özrü bulunan kimseye; “özürlü”, “özür sahibi” ya da “mazur” denir.

Kısaca; üreme organından adet ve loğusalık dışında kan gelen kadın (istihazalı), sürekli burnu kanayan, karnı giden, idrarını kaçıran, yel kaçıran, akıntısı dinmeyen, yarası bulunan, hastalık sebebiyle gözü yaşaran kadın ve erkek özürlü sayılır ve aşağıda sayacağımız hükümler hepsi için geçerlidir.

Kadından gelen hastalık kanı ve yukarıda saydığımız diğer özürlerin özür sayılmaları, sürekli olmalarıyla olur. Sürekliliğin ölçüsü ise, bir namaz vakti boyunca devam etmesi, öyle ki, bir abdest alıp o vaktin namazını kılabilecek zaman kadar bir süre kesilmemesi, yani bir vakti hükme n ya da hakikaten kaplamasıdır. Hükrnen kaplaması, abdeste ve namaza yetmeyecek kadar kısa bir süre kesilmesi ile olur. Ama özrün bundan sonraki vakitleri kaplaması şart değildir. Her vakitte en az bir defa görülmesi özrün devam ettiğini göstermek için yeterlidir. Kısaca: Özrün özür sayılması için hükmen de olsa bir vakti kuşatması şarttır. Devam ettiğini söylemek için her vakitte en az bir defa görülmesi şarttır. Özrün kalkması için bir vaktin tamamında kesilmiş olması şarttır.

Hastalık kanı namaza, oruca engelolmadığı gibi cinsel ilişkiye de, -tıbbi bir sakınca yoksa- engel değildir. Cinsel ilişki, ancak adil bir doktorun sağlığa zararlı olacağını bildirmesiyle sakıncalı (mekruh) olabilir .

Özürlü kimse namaz kılabiirnek için her farz namaz vaktinde ayrı bir abdest alır ve artık o vakit çıkıncaya kadar o özründen dolayı abdesti bozulmaz. Ancak abdesti bozan bir başka sebepten ötürü abdesti bozulacağı gibi, o vaktin çıkmasıyla da abdesti bozulur. Abdestin, vaktin çıkmasıyla bozulacağı İmam A’zam ve İmam Muhammed’e göredir. İmam Züfer’e göre diğer vaktin girmesiyle, İmam Ebu Yusuf’a göre ise hem o vaktin çıkmasıyla, hem de diğer vaktin girmesiyle bozulur. Aralarındaki fark, sabahın vaktinin çıkmasında belli olur.

Buna göre bayram namazı için abdest alan özürlü, İmam A’zam ve İmam Muhammed’e göre, bir başka sebeple bozulmamışsa o abdesti ile öğleyi de kılabilir.

Özürlü, aldığı abdestle o vaktin farzını kılabileceği gibi, dilediği kadar nafile de kılabilir.

Özürlü iken aldığı abdestle giydiği mestler üzerine ancak o vakit içerisinde me sh edilebilir. Bu, mestleri giyerken ve abdest alırken özrü devam etmekte idiyse böyledir. Ama özrü kesikken abdest almış ve başlamadan giymişse mestlerine normal süresi zarfında mesh edebilir.

Özürlü erkek diğer özürlüye imam olabiıirse de, özürlü ol-mayana imam olamaz. Ama özürlü erkek özürsüz kadına imam olabilir mi? Bu konuda bir şey görmedim.

Bir vakit girdikten sonra özür sahibi olan, o vaktin sonunu bekler. Özrünün kesilmediğini görürse vaktin, bir abdest ve bir namaza yetecek kadarki son kısmında abdest alır ve namazını kılar. Ondan sonraki vakit dolmadan özür kesilirse kıldığı bu namazı iade eder. Çünkü bir tam vakti kuşatmayan bu durum özür olmamış olur, kıldığı namaz da abdestsiz kılınmış sayılır ki, bu caiz değildir. Ama ikinci vakti tamamen kaplarsa iade etmez, çünkü özür gerçekleşmiştir. Başlangıcı ise ikinci vaktin girişi değil, özrün ilk başladığı zamandır. Kısaca: Vaktin tamamını kaplama bulunduktan sonra, özrün sabit olması da düşmesi de ilk başladığı zamandan geçerlidir.

Özürlü iken abdest aldığı bir vakit içerisinde bir başka öznj sabit olsa abdesti yine bozulur.

Özürlü iken abdest aldığında özrü kesilmiş olsa ve kesilme, vaktin çıkmasına kadar sürse vaktin çıkmasıyla abdesti bozulmuş olmaz.

Burnunun bir deliğinden akan kandan dolayı özürlü olsa ve bu halde iken abdest aldıktan sonra kan öbür deliğinden de aksa abdesti bozulur. Ancak iki deliğinden aktığından dolayı özürlü olanın özrü, bir deliğinden akanın kesilmesiyle kesilmiş olmaz ve bu kesilmeden ötürü vakit içerisinde abdesti bozulmaz.

Çiçek hastalığından oluşan gözenekler ve çıban ve sivilceler tek bir yara değil, ayrı ayrı yaradırlar. Yani birisinden ötürü özürlü iken diğeri de aksa abdesti bozulur.

Özürlü iken aldığı abdestle namaz kılarken vakit çıksa, yeniden abdest alır ve o namazı yeniden kılar, kaldığı yerden devam etmez. Çünkü namazın bozulması aslında vaktin çıkmasıyla değil o anda bozulan abdestin bozulma sebebinin önceden bulunmuş olmasıyladır.

Özrü kesilmişken abdest alsa ve o şekilde vakit çıksa, abdesti msürmektedir. Bu abdest bozulmadan üzerine bir abdes! daha alsa, sonra özrü tekrar başlasa, abdesti bozulur. Çünkü ikinci abdest, abdesti varken alındığı için yok sayılmış ve birinci abdeste itibar edilmiştir.

Özürlünün bir namaz için vakti girmeden aldığı abdest de vaktin girmesiyle bozulmuş olur.

Özürlü, akmakta olan kan ve benzerlerini, bağlamak gibi bir yolla durdurabilecekse bunu yapması gerekir. Böylelikle özürlü olmaktan da çıkar. Ancak, daha önce de görüldüğü gibi, u hüküm loğusa ve adetli için geçerli değildir. Bunlar akıntıyı bez ya da pamukla durdursalar da kan akıyor sayılır.

Akıntısı sadece secde halinde gelen özürlü secdeyi terk eder. Sadece ayağa kalktığında gelen özürlü de kıyamı (ayakta durmayı) terk eder ve her ikisi de namazlarını ima ile kılarlar.
Çünkü secdeyi, ya da ayakta durmayı terketmek, namazı abdestsiz kılmaktan daha hafif bir kusurdur.

Ancak sadece sırt üstü yattığında özrünün akıntısı kesilen birisi sırtüstü yatarak değil, akıntısına rağmen abdest alıp normal şekilde kılar. Çünkü namaz abdest bozan bir akıntı varken nasıl ancak zerüreten (zorunluluktan ötürü) kılınabilirse, sırtüstü yatarak da ancak zerüreten kılınabilir. Mademki, ikisinde de zorunluluk vardır, öyleyse bu bakımdan ikisi de eşit demektir.
Bu durumda akıntıya rağmen tam kılmayı, sırtüstü yatarak kılmaya tercih ettiren olaya, yani bu halde namazın rukünlerinin tam yapılabilmesine itibar edilir ve namaz normal şekilde özürlü niteliğiyle kılınır.
Özürlünün, akıntısının elbisesine ya da yara bezi veya sargısına bulaşması durumunda, akıntı bir dirhemden (3,23 gr.) fazla ise, yıkamakta da bir yarar varsa, yani yıkadığında en az bir namaz süresi kadar zamanda tekrar bulaşmayacaksa onu yıkaması gerekir. Yok, namazını bitirmeden tekrar bulaşacak kadar sık geliyorsa yıkamaması caizdir. ‘

Kabul edilen bir görüşe göre de süreyi namaz kılmakla sınırlamadan, tekrar eden bir akıntı olması halinde yıkaması gerekmez.

Göz ağrısından ötürü durmadan yaşları akan kimsenin de her vakit için abdest alması güzel (müstehap) ‘dir. Çünkü bu yaşa irin karışıyor olması muhtemeldir. Ancak bu durum adil doktor raporuyla belirlenirse ona göre davranması ve irin karıştığını söylemesi halinde abdest alması gerekir, karışmadığını söylemesi halinde ise gerekmez.