Hz. Osman’ın Kur’an-ı Kerim’i Yazım Yoluyla Çoğalttırması

Hz. Ömer (634-644) ve Hz. Osman (644-656) devrinde artan fetihlerle genişleyen İslam coğrafyasına katılan topraklarda yaşayan ve Arap olmayan milletler de Müslümanlığı kabul ederek Kur’an’la tanışmışlardır. Bunlar, bölgelerinde ünlü olan alim sahabilerin okuyuşu ile Kur’an’ı öğrenip okuyorlardı. Okuyuşlar arasında bazı tabü nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan küçük farklılıklar olabiliyordu. Bunun esasını anlayamayan bir kısım Müslümanlar, bu çeşttliliği önemli bir sorun olarak algılamışlar ve bazı anlaşmazlıklar içerisine düşmüşlerdi. Yaklaşık h. 25 (m. 646) yılında Azerbaycan ve Ermenistan seferlerine katılan ve Müslümanlar arasındaki okuyuş çeşitliligine tanık olan Irak ve Şamlıların komutanı Huzeyfe ibnü’l-Yeman, Halife Hz. Osman’a başvurarak bu soruna bir çare bulmasını talep etti (Buhari, “Fedailu’l-Kur’an”, 3).

Aslında Huzeyfe’nin ortaya koyduğu şikayetiri benzerleri, Hz. Osman’a bundan önce de gelmekteydi. Kendisi de bir Kur’an okyucusu olarak sorunun farkındaydı ve toplumda gelişen olaylardan haberdar idi. Bu ve benzeri talepler, hatta şikayetler üzerine Hz. Osman harekete geçti ve Hz. Hafsa’ya birisini yollayarak elindeki Ebu Bekir Mushafını vermesini istedi ve çoğaltma işinden sonra kendisine Mushafı geri iade edeceğini bildirdi. Hz. Hafsa’dan gelen Mushaf, Zeyd b. Sabit başkanlığında Abdullah b. Zübeyr, Sa’id b. As ve Abdullah b. Haris b. Hişam’dan oluşan heyete teslim edildi. Sayısı on ikiye kadar çıkan bu heyette dört kişi dışındakiler alt komisyon gibi çalışmışlar ve bunlara çeşitli konularda yardımcı olmuşlardır. Hz. Osman, bu heyete, herhangi bir anlaşmazlık durumunda Kur’an’ın Kureyş lehçesine göre yazılması talimatını verdi. Onun bu konudaki ısrarı, Kur’an’ın Kureyş lehçesine göre nazil olmuş olmasına dayanmaktaydı. Hz. Osman, sahabe ile görüşerek onların fikrini aldı ve bunun sonucunda okuma ve imla ettirme işini Sa’id b. As’a, yazma işini ise Zeyd b. Sabit’e havale etti. Sa’id b. As ashabın en doğru ve güzel (fasih) konuşanlarındandı ve lehçesi Hz. Peygamber’e benzemekteydi. Zeyd b. Sabit ise Resulullahın vahiy katibi olmasının yanında yazısı da güzeldi.

Hicri 25 (veya 26) yılında göreve başlayan heyet, beş yıl içerisinde belirlenen kurallar çerçevesinde yazım işini tamamlayıp Kur’an’ı yedi nüsha halinde çoğalttılar. Çoğaltılan nüshalar, parşö- men üzerine siyah mürekkeple yazılmıştı ve nokta, hareke, süs, sure adı, cüz işareti gibi harici şeyler taşımıyordu. Hz. Osman, Ebu Bekir Mushafı’nı Hafsa’ya iade etti ve çoğaltılan nüshaları degişik İslam beldelerine (Mekke, Küfe, Basra, Şam, Yemen, Bahrevn, Medine) birer rehber okuyucu ile gönderdi. Hz. Osman, çoğaltma işi tamamlanıp ilgili herkesin onayı alındıktan ve yapılan çalışma üzerinde uzlaşma oluştuktan sonra ashabın ve diger Müslümanların ellerinde bulunan şahsi Kur’an nüshalarının toplan-masını ve yakılmasım emretti (Buhari, “Fedailu’l-Kur’an”, 2, 3). Onun maksadı, özenle derlenmeyen ve yazılmayan şahsi nüshalarda olabilecek bazı hata, eksiklik ve fazlalıkların Kur’an’ın aslındanmış gibi zannedilip ileride Müslümanlar arasında bir anlaşmazlık çıkmasını engellemekti. Zaten Kur’an, bu maksatla toplanmış ve yine bu maksatla çoğaltılmıştı. Bütün bu çalışmalar, herkesin gözü önünde ve bilgisi içerisinde tam bir açıklık ve işbirliği içerisinde gerçekleştirilmiştir. Hiçbir gizlilik ve kapalılık sürecine yer verilmemiştir. Böylece sonradan olabilecek her tür itiraz ya da farklı görüşün önü alınmıştır. Beş yıl kadar süren bu çalışmalar esnasında ya da sonrasında ciddi bir sorun yaşanmamıştır. Kur’an’ın çoğaltılmasında uygulanan en önemli iki husus; surelerin sıralamasının Zeyd b. Sabit’in de hazır bulunduğu son kontrollü okumada tam olarak belli olan şekle göre yapılması ve farklı okuyuşlara uygun olan lehçe farklarının ortadan kaldırılarak Kureyş lehçesinin esas alınmasıdır.

Ashap ve ondan sonra gelenler (tabiun) arasında Hz. Osman’ın yaptığı işe karşı çıkan olmamıştır. Dördüncü halife Hz. Ali de Halife Hz. Osman’ın yaptığı işi onaylamış ve onu savunmuştur. Böylece Kur’an metni eksiksiz ve fazlasız, tam ve aslına uygun bir şekilde korunmuş ve çoğaltılmıştır.