Kur’an’ın iniş amacına uygun okunusu üç aşamada gerçekleşir. Birincisi harf ve kelimelerinin aslına uygun ve gereği üzere okunmasıdır ki buna okuma boyutu denir; her müslüman için namazda asgari miktarda Kur’an’dan bir kaç âyet yahut sûre okumak ibadetin temel rüknü olduğundan zorunludur. Bu çerçevede Kur’an’dan daha çok sure bilmek, okumak ve ezberlemek zorunlu olmaktan öte bir farz-ı kifâye olarak faziletli ve sevabı çok olan bir ibâdettir.
Kur’an okumada ikinci aşama ilâhî mesajları anlamaya yönelik okumaktır ki bu da anlam boyutu olarak bilinir. Üçüncüsü Kur’an’ın iniş amacının gerçekleştiği ahlâk boyutu’dur ki esas olan da budur. Zira okuma ve anlama boyutu araç, ahlâk boyutu amaçtır. Hayata geçirilmeyen Kur’an anlam çerçevesine, gerçekleri anlaşılmayan Kur’an okuma kalıplarına hapsedilmiş; lisan ve aklın payı ile yetinilerek kısırlaştırılmış, bireysel ve toplumsal hayattan uzaklaştırılmıştır. Kur’an ile gerçek iletişim onu harf ve kelime planında okumakla başlar, anlama ve yaşama süreciyle devam eder. Bütün bunlar bir öğrenme hamlesi ve hayata taşıma çabasıyla gerçekleşir.
Kur’an öğrenimi ve öğretimiyle ilgili Hz. Peygamber (sav)’in teşvik edici bir çok hadîs-I şerifi vardır ki bunlardan bazıları şöyledir :
–Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir [Buhârî, “Fezâlü’l-Kur’an”, 21.].
–Evlerde toplanıp Allah’ın kitabını okuyan, onu öğrenip birbirlerine öğretenler mânevi bir huzur ve sükun hali yaşarlar. Kendilerini ilâhi rahmet kuşatır, etraflarını melekler sarar. Allah onları kendisiyle birlikte olanlarla anar [Ebû Dâvûd, Sünen, “Vitr”, 14.].
–Hz.Peygamber (sav) mescitte Kur’an okuyan ve ilmî konuları müzâkere eden iki grup hakkında : “Bunların hepsi hayır üzerindedirler. Şunlar Kur’an okuyorlar ve Allah’a dua ediyorlar. Eğer Allah dilerse onlara isteklerini verir, dilerse vermez. Şunlara gelince, bunlar da ilim öğrenip, ilim öğretiyorlar. Ben ancak muallim olarak gönderildim” buyurduktan sonra ilmî konuları tartışan grubun yanına oturdu [İbn Mâce, “Sünnet”, 17.].
–Bir müslümanın evinden çıkıp Kur’an’dan bir âyet öğrenmesi yüz rekat nafile namazdan, yahut kendisiyle amel edilsin veya edilmesin ilimden bir konuyu öğrenmesi bin rekat nafile namaz kılmasından daha hayırlıdır [İbn Mâce, Sünnet, 16.].
–Kur’an’ı öğrenin, devamlı okuyun ve dinlenin. Kur’an’ın ile onu öğrenip hakkını ödemeye çalışan müminin durumu, içi misk dolu ve ağzı açık tuluğun durumuna benzer ki miskin kokusu her tarafa yayılır. Kur’an’ı öğrendiği halde gaflete dalanın durumu da içinde misk bulunup ağzı sıkıca bağlanmış olan tuluk gibidir (miskin kokusundan yararlanılmaz) [ İbn Mâce, Sünnet, 16.].
–İçinde Kur’an okunmayan evden daha harabe bir mekân yoktur. Hâfızasında Kur’an’dan bir âyet bulunmayan kimse de hiç oturanı olmayan boş ve harabe ev gibidir [Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân, 1.].
–Kur’an öğrenip onu okumanın karşılığında her harfine on sevap verilir [ Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân, 1.].
-Kur’ân’ıdikkatle dinleyene ise iki sevap vardır [Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân, 10.].
–Ezberinde Kur’an olan kişinin hali bağlı deve gibidir; sahibi deveyi korursa onu yanında tutar, salıverirse kaçıp gider [Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 226.].
-“Ümmetimin sevapları bana arzolundu, hatta bir insanın mescidi temiz tutmak için çıkarıp attığı en ufak çöp parçasına varıncaya kadar… Onların günahları da bana arz edildi. Bir insanın Kur’an’dan öğrenip te unuttuğu bir âyet veya bir sûreden daha büyük günah görmedim [Tirmizî, Fezâil’ül-Kur’ân,19.].
–Şu Kur’an’ı öğrenin! Şüphesiz onu okumakla her harfine karşılık on sevapla ödüllendirilirsiniz [Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân, 1.].
