Mevcut İlahi Kitaplar

Tevrat, Hz. Musa’ya indirilen kitaptır. Allah Teala onu Tur dağında levhalar şeklinde Hz. Musa’ya vermiştir.

Allah buyurdu: Ey Musa, mesajlarırnla ve kelamlarınla seni insanların başına seçtim. Verdigimi al ve şükredenlerden ol. Her bir şeyden bir öğüt ve yine her şeyin açıklamasını ‘levhalar’a yazdık. Bunlara sıkıca sarıl ve kavmine söyle bunları en güzel şekilde tutsunlar (7. A’raf, 144-145).

Bu kitapta İsrailoğullarına şu talimat verilmiştir: Bir zamanlar biz, İsrailoğullarından şöyle söz almıştık: Sadece Allah’a kulluk yapacaksınız; anne-babaya, akrabaya, yetimlere ve miskinlere iyilikle muamele edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın ve zekatı verin. Ancak siz, pek azınız hariç yüz çevirdiniz. hala da yüz çevirmeye devam ediyorsunuz (2.Bakara, 83). Mealini verdiğimiz ayetin sonunda onların Allah’ın emirlerini yerine getirmedikleri vurgulanmaktadır. Halbuki onlar bununla kalmamış, kendilerine verilen Kitaba da el uzatmışladır.

‘’Yazık o kimselere ki, Kitabı elleriyle yazıyorlar, sonra da az bir menfaat kazanmak için ‘işte bu Allah katındandır’ diyorlar. Yazdıklarından dolayı onlara yazıklar olsun. Kazandıklarından dolayı onlara yazıklar olsun’’ (2. Bakara, 79).
Bugünkü mevcut Tevrat; Yaratılış, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye’den oluşan beş bölümlük bir kitaptır. Yahudiler ve Protestanlar, Tevrat’ın İbranice nüshasına; Katolikler ve Ortodokslar. Yunanca nüshasına; Samiriler ise Samirice nüshasına itibar ederler.

Zebur, Hz. Davud’a verilmiş kutsal kitaptır. ‘’Rabbin gökte ve yerde olanları bilir. İnsanların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık ve Davud’a Zebur’u verdik’’ (17. lsra’, 55). Zebur ilahi kitapların en küçük hacimlisi olup, yeni bir dini hüküm getirmemiştir. Mevcut olan Zebur, edebi deyişler ve öğütlerden oluşur. Eski Ahid içerisinde Mezmurlar adıyla yer alır.

İncil, Hz. İsa’ya verilmiş ilahi kitabın adıdır. ‘’Onların ardından yanlarındaki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ona içinde hidayet ve nur bulunan; kendinden önceki Tevrat’ı doğrulayan, muttakiler için öğüt ve rehber olsun diye İncil’i verdik’’ (5. Maide, 46).

Bugün elde birden fazla İncil nüshası bulunmaktadır. Kilisenin geçerli kabul ettiği İncil’ler Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’dır. Bunun dışında Barnaba ve Yahuda İncili gibi Hıristiyan kiliselerinin geçerli (kanonik) saymadığı daha birçok İncil nüshası bulunmaktadır.
Kur’an, Hz. Muhammed’e (sas.) indirilen son ilahi kitaptır. Yirmi üç yıllık bir süreç dahilinde inmiştir. Böyle uzun bir süreç içerisinde inmesi, insanların onu dahi iyi anlama ve kavramalarına vesile olmuştur. Hz. Peygamber 40 yaşındayken başlayan vahiy süreci Medine’de 63 yaşında ahirete irtihali ile son bulmuştur. Kur’an nazil olduğunda Hz. Peygamber onu ashabına okur, vahiy katiplerine yazdırırdı. Bu şekilde Kur’an hem ezberlenir hem de yazılı olarak kayıtlara geçerdi. Hz. Peygamber’in vefatından sonra halife olan Hz. Ebu Bekir döneminde sahabeden Zeyd b. Sabit başkanlığında oluşturulan komisyon ile hem ezberlenen metinlere hem de yazılı metinlere dayanılarak Kur’an, kitap şekline getirildi. Kur’an’ın kitap şekline “Mushaf” denilir. Hz. Osman zamanında ise yine Zeyd b. Sabit başkanlığında Kur’an çoğaltılarak yedi veya dokuz İslam beldesine gönderildi. Böylece insanların hem Kur’an ile buluşmaları sağlanmış oldu hem de Kur’an’a başvuru kolaylaştırıldı.

Her Müslüman Kur’an’ı okur ve anlamaya çalışır. Onu öğrenmek kadın ve erkek her Müslümana farz olduğuna göre, dinin kutsal kitabının bilinmesi bu farzın en başında gelir. Kur’an’ın “teevid” dediğimiz kendine has bir okuma tarzı vardır. Bu okuma tarzı Kur’an’ın okunmasında bir tatlılık ve güzellik meydana getirir. Ondaki bu nazım güzelliği ezberlenmesini kolaylaştırır.

Kur’an’ın insanlar tarafından anlaşılmasına önem verilmiş, zaman içinde dünyadaki bütün dillere Kur’an tercüme edilmiştir. Ancak şu unutulmamalıdır ki, tercüme metinlerde sınırlı olarak manayı yansıtmak mümkündür. Kur’an’ın başta nazım özellikleri olmak üzere ihtiva ettiği manaları bütünüyle tercümede vermek mümkün değildir. Zaten hiçbir tercüme aslın yerini tutmaz. Kur’an’ın ihtiva ettiği manaları anlamak için ilk dönemlerden bugünlere kadar binlerce tefsir kitabı yazılmıştır. Çünkü farklı zaman ve mekana göre Kur’an’ın sürekli yorumlanması gerekir. Bu Kur’an’ın durağan değil dinamik bir yapıya sahip olduğunu gösterir. Ancak tefsir yaparken, liyakat, bilgi ve samimiyetin bulunması çok önemlidir.