Nitelikleri
Eyyüb (a.s.), Allah’ın peygamberlerindendi. Şunlar onun Kur’an’da anılan niteliklerindendi:
Eyyüb (a.s.) sabırlıydı:
“Doğrusu biz onu sabırlı bulduk.’’ (Sad 38/44)
Çok güzel ve iyi bir kuldu:
“O ne güzel kuldu!’’ (Sad 38/44)
Allah’a dönüktü. Her işinde Allah emrini ve rızasını gözetirdi:
“Gerçekten Eyyüb daima Allah’ a yönelirdi.” (Sad 38/44)
Peygamberliği
Eyyüb (a.s.) ilahi vahye mazhar bir peygamberdi. Onun aldığı vahiy ve peygamberliği konusunda Kur’an’ da şöyle dendi:
“İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Ya’kub’a, Ya’kub’un çocuklarına, İsa’ya Eyyüb’ a, Yünus’a, Harun’ a, Süleyman’ a da vahyettik.’’ (en-Nısa 4/163)
“Daha önce Nuh’u ve onun neslinden Davudu, Süleyman’ı, Eyyüb’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u hidayete (peygamberliğe) kavuşturduk” (el-En’am 6/84)
Eyyüb’un (a.s.) tevhid mücadelesi hakkında Kur’an’da geniş ve açık bir bilgi verilmedi. O, daha çok büyük sıkıntılara katlaruşı, sabredişi, kullukta ve görevde kusur etmeyişi, şikayette bulunmayışı ile “ibadet ehline” ve “akıl sahiplerine” örnek gösterildi.
Hastalığı
Eyyüb (a.s.) anılınca, akla onun hastalığı ve sabrı gelmekteydi. Onun başına gelenler, peygamberlik yıllarında geldi. Bu durumu Kur’an-ı Kerim altı ayette mealen şöyle bildirdi:
“Eyyüb’u da hatırla; zira ‘bana gerçekten hastalık isabet etti. Sen mer-
hametlilerin merhametlisisin,’ diye Rabbine dua etmişti.” (el-Enbiya 21/83)
Bu hastalık neydi? Nereden gelmekteydi? Ne sebeptendi?
Hastalığın mahiyeti ve adı neydi? Kur’an bu konuda bilgi vermedi. Fakat hastalığı Eyyüb (a.s.) son derece ağır şartlar içinde çekmekteydi.
Hastalığın sebebi, Eyyüb (a.s.) tarafından şöyle dile getirilmekteydi:
“Gerçekten Şeytan beni zorluk ve eleme uğrattı.” (Sad 38/41)
Eyyüb’un (a.s.) Şeytanı hastalığına sebep göstermesi manalıydı. O da bilirdi ki, hastalığı veren Allah’tı. Ancak bu sözde Tevrat’ın verdiği bilgiyi tasdik eder bir anlam vardı. Çünkü Tevrat’ta Şeytan’ın “refah’’ ve bolluk devresinde kulluk yapması mühim değil, yokluk ve bela anında görmeli Eyyüb’u şeklinde belirttiği itimatsızlık ve imtihan isteği üzerine, Eyyüb’un (a.s.), mal, evlat ve sağlık yönünden bu ağır imtihana tabi tutulduğu yazılmaktaydı.
Burada dikkati çeken bir başka husus da şuydu:
Hastalığın başlangıç, gelişme ve süresinden söz edilmemişti. Öz olarak hastalıktan ve sebebinden bahsedilmişti.
Bu, irşadda meraka sevk etme ve dikkat çekme usulünü öğretmekteydi. Olay anlatılırken, dinleyiciye en gerekli yönünü dile getirmek, mücadelenin önemli bir taktiğiydi.
Hadise, hastalığı anlatmak için değil, Eyyub’un (a.s.) sabrını ilan için anlatılmaktaydı.
Eyyüb’un (a.s.), Tevrat’ta yer aldığı, çeşitli kitaplarda anlatıldığı gibi, vücudu kurtlanacak derecede çirkin görünüşlü bir hastalığa uğradığı gerçek dışıydı.
Hiç bir peygamber, etrafının nefret edeceği şekilde çirkin ve kendisini halkı hakka davetten alıkoyacak bir hastalığa yakalanmamıştı. Evet, Eyyüb (a.s.), mal ve çocuklarını kaybetmekten öte, hastalanmıştı. Fakat bu hastalık nefret edilecek bir biçim ve görünüşte değildi. Bu konuda, dinleyicileri ve
okuyucuları acındırmak için aşırı sözler söyleyenler, Eyyüb’un (a.s.) sabır derecesini gösterelim derken, İslam’ın peygamberler hakkındaki görüş ve inanışlarına ters düşmekteydiler.
Hastalıktan Kurtuluş
Eyyüb (a.s.), tutulduğu hastalıktan kurtulmak için Allah’a yöneldi. Zaten o Allah’a dönük hareket ederdi. “Bana gerçekten hastalık isabet etti. Sen merhametlilerin merhametlisisin” diye Rabbine dua etti.”
Allah duasını kabul etti.
“Biz de onun duasını kabul etmiş ve başına gelenleri kaldırmıştık.” (el-Enbiya 21/84)
Eyyub’un (a.s.) hastalığa nasıl tutulduğu, Kur’an’da bildirilmemişti ama, nasıl kurtulduğu bildirilmekteydi. Allah şöyle buyurdu:
” Ayağını yere vur!” (Sad 38/42)
Vurdu.
Su fışkırdı. Allah yine buyurdu:
“İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su! (Sad 38/42)
Eyyüb (a.s.) yıkandı ve içti.
Şimdi artık dimdikti.
Eyyüb (a.s.) sağlığıyla birlikte aile ve servete de kavuştu. Allah şöyle buyurdu;
“Katımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ona tekrar ve geçmiş olanlarla bir mislini daha da verdik.” (Sad 38/43)
Eyyüb (a.s.) rahmete, kaybettiklerine ve onların bir misli daha servete kavuşmuştu. Bu, sebepsiz değildi. Zira bunda “akıl sahiplerine” ve “ibadet edenlere” öğütler vardı. Temelinde de iman ve sabır yatmaktaydı.
Eyyüb (a.s.), hastalığı anında, gerçekten büyük bir sabır ve metanetle, Allah’ın kulluk görevini, halkı hakka çağırma vazifesini aksatmamak için, fevkalade bir gayret ve dikkat göstermişti.
Selamet sabredenindi. Sabrın gereğini yerine getirenindi.
“Allah sabredenlerle beraber” di. (Bakare 2/153)
Eyyüb (a.s.) ise, hem sabırlı hem de peygamberdi.
Sabır
Sabır; günahlara karşı, belalara karşı göğüs germek, günahı işlememek, bela anında isyan etmemek demekti.
Sabır; zillete, meskenete ve haksızlığa katlanmak değildi.
Sabır, mukaddesatı savunmada, düşmanları mağlup etmek için gerekli imkanları hazırlamaktı; bu uğurda imkansızlık tanımamaktı.
Sabır; hareketti, bereketti.
Sabır; cehaleti yenmek için ilim yolunda; ahlaksızlığı yenmek için güzel ahlak ve edep yolunda, karşılaşılacak güçlüklere yılmadan göğüs germekti.
Sabır; iniandandı. ımanın yarısıydı.
Sabır; müslümanın potansiyel gücüydü.
Sabır; en etkili dua idi.
Sabır; sonunda rahmet ufukları bulunan selamet kapılarının tek anahtarıydı.
Sabır; Eyyüb’un (a.s.) şahsında kemalini bulmuş, insanlara güzel örnek olmuş imani bir sıfat, insanı bir yetenekti.
Allah’ın, sabrı dolayısıyla Eyyüb’u (a.s.) hastalığından kurtarırken verdiği; “Ayağını yere vur!” emri, mucizede bile kulun emeğinin bulunmasının, ilk hareketin kuldan gelmesinin temel olduğunu göstermekteydi.
Rahmetin de zulmetin de bahanesi kulun davranış ve gayretiydi.
O halde kul, sebeplere yapışmakta kusur etmemeliydi. Oturup dua ile yetinmemeliydi. Duanın gereğini de yapmalıydı.
Yani sabır, rıza, güven, çalışma ve hareketi birbirine katmalıydı.
Eyyüb Ruhsatı
Eyyüb’un (a.s.) çektiği sıkıntı ve gösterdiği sabır, kurtuluşla birlikte mü’minlere bir de kolaylık getirmişti. Bu kolaylığın dile getirilişi şöyleydi:
“Eline bir demet sap al da (zevcene) onunla vur! Yemininden dönme.’’ (Sad 38/44)
Eyyüb (a.s.) hastalığı anında yemin etmişti. İyileşince eşini dövecekti.
Bir elle kaldırılıp vurulacak hafif bitkilerden bir demetle bir kez vurarak, ilahi emri ve yeminini yerine getirdi.
Bu kolaylık fıkıhta “Eyyüb Ruhsatı” diye bilindi.
O sıkıntı, böylesi bir de kolaylıkla bitmişti.
Kur’an-ı Kerim Eyyüb’un (a.s.) bundan sonraki hayatını bildirmedi.
Eyyub (A.S.), Eyyüb Ruhsatı, Sabırlı, Dua, Aıle, Servet, Hastalık, Sağlık, İyi Bir Kul.
