Salihlerdendi.
Hikmet sahibiydi.
İlahi nimete ermişti.
Allah’ın kelimesiydi.
Mücadelesi
İsa (a.s.) büyüdü. Allah kendisine peygamberlik verdi. Peygamberliğini ve kendisini milletine şöyle takdim etti:
“Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik etmekle beraber size yasak edilenlerin bir kısmını helal kılmak üzere Rabbinizden size bir ayet (kitap) getirdim.
Artık Allah’ dan korkun ve bana itaat edin.
Çünkü Allah, benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir.
O’na kulluk edin!
Doğru yol budur!
lsa’nın (a.s.) bu çağrısı karşısında İsrailoğulları, daha önce kendiliklerinden bir takım değişiklik yaptıkları ve bir tarafa adeta attıkları Tevrat’ı savunmaya kalktılar.
Ve İsa’ya (a.s.) inanmadılar.
İsa (a.s.), İsrailoğullarının inanması için mucizeler gösterdi. Alaca hastalığına tutulmuş olanları tedavi etti. Ölüleri diriltti. Körleri görür etti. Kuş sureti yaptı, üfledi, kuş etti.
Bu mucizeleri göstererek çok yerler gezdi.
İsrailoğulları İsa’nın (a.s.) yaptıklarını görüyor, fakat çağrısına uymuyorlardı. Ona iftira ederek mucizelerine “bu apaçık bir büyüdür.’’ (el-Maide 5/110; es-Saff 61/6) Diyorlardı.
