Yusuf (a.s.) suçsuz olarak zindana atılmıştı. Orada unutulmuştu. Zindan arkadaşı yorumunu hükümdara sunmuştu. Hükümdar, yorumu beğendi.
Ve;
“-Onu bana getirin! dedi. Yusuf’a elçi geldi.’’ (Yusuf 12/50)
Yusuf (a.s.) suçsuzluğunu ispat etmek istedi. Elçiye şöyle dedi;
‘’-Efendine dön. Kadınlar niçin ellerini kesmişlerdi, bir sor! Doğrusu Rabbim onların düzenini bilir.’’ (Yusuf 12/50)
Elçi, hükümdara Yusuf’un (a.s.) isteğini iletti. Hükümdara Yusuf (a.s.) gerekti. Teklife önem verdi. Kadınlara şöyle dedi;
‘’-Yusuf’un olmak istediğiniz zaman durumunuz neydi?.
Kadınlar;
-Haşa, onun bir fenalığını görmedik.
Vezirin karısı;
-Şimdi gerçek ortaya çıktı. Onun olmak isteyen bendim. Doğrusu Yusuf
doğrulardandı, dedi.’’ (Yusuf 12/51)
Böylece Yusuf’un (a.s.) temizliği, güvenilir kişiliği herkesçe tanındı. Yusuf (a.s.) zindandan çıkarıldı. Berat isteğinin sebebini şöylece anlattı;
“-Maksadım, vezire gıyabında ihanet etmediğimi, hainlerin tuzaklarını Allah’ın başarıya erdirmediğini bilmesini sağlamaktı.
Ben nefsimi temize çıkarmam; çünkü nefs, Rabbimin merhameti olmadıkça kötülüğü emreder. Doğrusu Rabbim bağışlayandır, merhamet edendir.’’ (Yusuf 12/52-53)
Zindandan Saraya
Çile tamamdı. Kuyuya atılmakla başlayan elemli hayat, zindanda sonuçlandı. Zindan Yusuf’dan (a.s.) nur aldı. Adı “Medrese-i Yüsufiyye” kaldı. Şimdi nurlanacak yer saraydı. Yusuf (a.s.), saraya vardı. Hükümdardan emir vardı;
“-Yusuf’u bana getirin, yanıma alayım!”
Yusuf (a.s.), hükümdarın yanına alındı. Görüşme sonunda şu sonuca varıldı.
“-Bugün senin yanımızda güvenli bir yerin vardır.’’ (Yusuf 12/54)
“Yusuf;
-Beni memleketin hazinelerine memur et, çünkü ben korumasını ve yönetmesini bilirim, dedi.’’ (Yusuf 12/55)
Yusuf’ a (a.s.) isteği verildi. Artık o vezirlerden bir vezirdi. Yusuf (a.s.) tam anlamıyla Mısır’a şimdi yerleşmişti. Doğruluğunun, iffetli oluşunun mükafatını görmüştü. Peygamberliği yanında devlete de kavuşmuştu.
