Hz. Yusuf’un (a.s.) Döneminde Kıtlık

Mısır ve dolaylarında, beklenen yedi kıtlık yılı geldi. Mısır dışında her ülkenin yiyeceği tükendi. Her taraftan yiyecek (zahire) almak için ardı arkası kesilmeyen kervanlar Mısır’ a yöneldi.
Ya’kub’un (a.s.) oğulları da bu kervanlarda yer almışlardı. Mısır’a varmışlardı. Ancak Yusuf’un (a.s.) öz kardeşi Bünyamin’i babalarının yanında bırakmışlardı.
“Yusuf’un kardeşleri gelip yanına girdiler. Kendisini tanımadıkları halde, o onları tanıdı.
Onlara yüklerini hazırlatınca şöyle dedi;
-Baba bir kardeşinizi bana getirin. Sizlere ölçüyü bol tuttuğumu ve benim misafir ağırlayanların en iyisi olduğumu görmüyor musunuz?
Eğer onu bana getirmezseniz, benden bir ölçek bile (erzak) alamazsınız, bana yaklaşmayın.
Kardeşleri;
-Babasını kandırmaya çalışacağız ve her halde bunu yaparız, dediler.
Yusuf, adamlarına;
-Karşılık olarak getirdiklerini de yüklerine koyun! Belki ailelerine dönünce farkına varırlar da bir daha dönerler, dedi.
Babalarına dönünce;
-Ey babamız, bize erzak yasak edildi. Kardeşimizi bizimle beraber gönder de yiyecek alalım. Onu elbette koruruz, dediler.
Babaları;
-Daha önce kardeşi hakkında size ne kadar güvendiysem, bunun hakkında da size ancak o kadar güvenirim. Allah en iyi koruyandır. O merhametlilerin merhametlisidir, dedi.
Yüklerini açınca; karşılık olarak götürdükleri mallarının kendilerine iade edilmiş olduğunu gördüler.
-Ey babamız! Daha ne isteriz; işte mallarımız da bize iade edilmiş ailemize onunla yine yiyecek getiririz, kardeşimizi de korur ve bir deve yükü de arttırmış oluruz. Esasen bu (sefer aldığımız) az bir şeydir, dediler.
Babaları;
-Hepiniz yok olmadıkça, onu bana geri getireceğinize dair Allah’ a karşı sağlam bir söz vermezseniz, sizinle göndermeyeceğim, dedi.
Söz verdiklerinde:
-Sözümüze Allah vekildir, dedi.
Babaları;
-Oğullarım, tek bir kapıdan değil, ayrı ayrı kapılardan giriniz. Ama Allah katında size bir faydam olmaz. Hüküm ancak Allah’ındır. O’na güvendim, güvenenler de O’na güvensinIer, dedi.”
Kardeş!
“Babalarının emrettiği gibi (Mısır’a) girdiler. Esasen bu Allah katında onlara bir fayda sağlamazdı. Ancak Ya’kub (a.s.) içindeki arzuyu ortaya koymuş oldu. O şüphesiz kendisine öğrettiğimizi bilir, fakat insanların çoğu bilmezler.
Yusuf’un yanına girdiklerinde; kardeşini bağrına bastı ve;
-Ben senin kardeşinim. Onların yaptıklarına artık üzülme! dedi.
Yusuf onların yüklerini yükletirken, bir su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra bir münadi şöyle bağırdı:
-Ey kervancılar, siz hırsızsınız!
Ya’kub’un oğulları geri dönerek;
-Ne kaybettiniz? dediler.
-Hükümdarın su kabını kaybettik, onu getirene bir deve yükü mükafat verilecek. Buna ben kefil oluyorum. dedi.
Ya’kub’un oğulları;
-Allah’a yemin ederiz ki, memleketi ifsat etmeye gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz hırsız da değiliz, dediler.
-Yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?
-Cezası kimin yükünde bulunursa, ceza olarak ona el konulur. Biz zalimleri böyle cezalandırırız, dediler.
Yusuf kardeşinin yükünden önce onlarınkini aramaya başladı. Sonra kardeşinin yükünden su kabını çıkardı.
Ya’kub’un oğulları:
-Çalmışsa, daha önce kardeşi de çalmıştı, dediler.
Yusuf, bunu içinde sakladı. Onlara açmadı. İçinden “durumunuz pek kötüdür, anlattığınızı Allah daha iyi bilir” dedi.
Kardeşleri;
-Ey vezir, onun yaşlanmış, kocamış bir babası vardır. Bizden birini onun yerine al. Doğrusu biz senin iyi davrananlardan olduğunu görüyoruz, dediler.
Yusuf;
-Maazallah! Biz, malı kimde bulmuşsak, ancak onu alıkoruz. Yoksa haksızlık etmiş oluruz, dedi.
Kardeşler;
“Ümitsizliğe düşünce konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri şöyle dedi;
-Babanızın Allah’a karşı sizden bir söz aldığını daha önce Yusuf meselesinde de ileri gittiğinizi bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verene veya Allah hakkımda hüküm verene kadar -ki O, hükmedenlerin en iyisidir- bu yerden ayrılmayacağım. Siz dönün, babanıza gidin ve deyin ki;
-Ey babamız, senin oğlun hırsızlık yaptı, bu bildiğimizden başka bir şey görmedik. Görülmeyeni de bilemeyiz.
Bulunduğumuz kasabanın halkına ve beraberinde olduğumuz kervana da sorabilirsin. Biz şüphesiz doğru söylüyoruz.’’ (Yusuf 12/58-82)
Bünyamin’le en büyükleri Mısır’da kaldılar, dönmediler geri. Diğerleri döndüler, anlattılar başlarına gelen halleri.