İdris (A.S.) Kimdir?

Hz. İdrîs’in (a.s)  Kur’ân-ı Kerim’de ismi geçen peygamberlerin ikincisi olduğu bilinir. “İdrîs” kelimesinin Arapça bir kelime olmadığı ve özel bir isim olduğu kanaati vardır. Kitab-ı Mukaddes’te “Hanok” şeklinde geçen kelimenin karşılığının “İdrîs” olduğunu ifade eden bazı müfessirler, Hanok’un İbranice’de “ders vermek ve aydınlatmak” anlamına geldiğini ileri sürerler. Allah Teâlâ Hz. İdrîs’in adını Kur’ân-ı Kerim’de iki yerde zikretmiştir:

Kitapta İdrîs’in kıssasını da anlat. Şüphesiz o, özü-sözü doğru bir peygamberdi. Biz onu çok yüce bir makama yükselttik.” (Meryem Sûresi 19/56.)

İsmail’i, İdrîs’i, Zülkifl’i de hatırla! Bunların hepsi sabredenlerdendi. Onları rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdendi.” (Enbiyâ Sûresi21/85-86.)

Allah azze ve celle, İdrîs aleyhisselâmı, şeytana uyarak azmış ve doğru yoldan sapmış kavmine peygamber olarak göndermiştir. Onlar sapkınlıkta öylesine ileri gitmişlerdi ki daha Şîs aleyhisselâmın hatırası canlıyken Allah’a ortak koşmuşlar, toplumda fesadı yaymışlardı. Yeni doğan nesillerini de aynı şekilde kötü ahlakla yetiştirerek onların da şeytana tabi olmalarına sebep oluyorlardı. Allah Teâlâ bu yeni nesillere; baskı ile fesada sürüklenenlere ve hatta azgın zorbalara rahmet ve merhamet olarak Hz. İdrîs’i (a.s) gönderdi.

İdrîs aleyhisselâmın daveti hakkında Kur’ân’da ayrıntılı bilgi yer almasa da bütün peygamberlerin ortak daveti onun da davetiydi. Bu davet Kur’ân’da şöyle yer almaktadır:

Andolsun ki biz, ‘Allah’a kulluk edin ve tağut’tan sakının’ diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik.” (Nahl Sûresi 16/36.)

Ey Muhammed, biz senden önce hiçbir Peygamber göndermedik ki, ona: ‘Benden başka hiçbir ilah yoktur. O halde ancak bana ibadet edin’ diye vahyetmiş olmayalım.” (Enbiyâ Sûresi 21/25.)

İşte böylece Hz. İdrîs (as) de diğer peygamberler gibi insanları tağuttan ve şirkten kaçınmaya, tevhid üzere Allah’a ibadet etmeye çağırdı. Onları ataları Hz. Âdem ile Hz. Şis (a.s)’in dini olan İslam’a davet etti. Onlardan beklenen, ecdatlarından kalan bu manevî mirasa hemen sahip çıkmalarıydı. Fakat bu davet onların hiç de hoşuna gitmedi.

Kavmi İdrîs aleyhisselâm’a, tıpkı Mekkeli müşriklerin Peygamber Efendimize davrandıkları gibi davrandı. İdrîs aleyhisselâm’ı aşağıladılar, peygamberliğini ve çağrısını yalanlayarak çirkin tavırlarda bulundular. Hak-batıl mücadelesinde hakkın yanında olma saadetini reddedip batılın safında yer aldılar. İdrîs aleyhisselâmın bulunduğu yerden uzaklaşarak kafileler halinde Kâbiloğullarının bulunduğu şer cephesine katıldılar.

İdrîs aleyhisselâm olup bitenlere seyirci kalmadı. Yeryüzünde ilk cinayeti işleyen Kâbil’in soyundan gelen ve ilâhî sisteme karşı isyan bayrağını açan insanlara hadleri bildirilmeliydi. Bu yüzden Hz. İdrîs (as) Kâbiloğullarıyla savaşarak onlardan esirler aldı ve sonra onları azad etti. Böylece O, Allah yolunda gaza eden Peygamberler’in ilki oldu.