Hz. Peygamber’in Bayram Namazları

Hz. Peygamber, bayram namazlarını, Medine’nin doğu kapısında bulunan musallada (namazgah) kılardı. Bayram namazlarına çıkarken en güzel elbisesini giyerdi. Bayramlarda guslettiğine dair sahih hadis mevcuttur.

Ramazan bayramına çıkmadan önce, sayısı tek olmak üzere, birkaç hurma yerdi. Kurban bayramında ise, musalladan dönünceye kadar hiçbir şey yemez, daha sonra kesilen kurbandan yerdi.

Kurban bayram namazını erken kıldırır; Ramazan bayram namazını ise geciktirirdi. Musallaya varınca ezansız, kâmetsiz ve: “es-salâtü câmiaten, yani haydin cemaatle namaza!” vb. sözleri söyletmeden doğrudan namaza başlar, iki rekat namaz kıldırırdı: Birinci rekatta başlangıç (iftitah) tekbiriyle birlikte peş peşe yedi tekbir alır, her iki tekbir arasında çok az bir süre susardı. Tekbirler arasında belli bir zikir/dua söylediği nakledilmemiştir. Fakat, İbn Mesûd’un bu aralarda Allah’a hamd ettiği, O’na övgüde bulunduğu ve Hz. Peygamber’e salat ü selam getirdiği rivâyet edilmektedir. Allah Resûlü, tekbir(ler)i tamamlayınca Fâtiha‘yı ve Kâf sûresini okurdu. Bazen de A’lâ sûresini okur, sonra tekbir alır ve rükû ederdi. Secdeleri bitirince ikinci rekata kalkar peş peşe beş tekbir alırdı. Sonra Fâtiha ve ardından Kamer sûresini okurdu. Bazen de Ğâşiye sûresini okurdu. Bunların dışında başka sûreler okuduğuna dair, hiçbir sahih rivâyet yoktur. Zâid tekbirden önce kıraat ettiğine ilişkin bir ri­vâyet de sabit olmamıştır. Aksine tekbir, her iki rekatta da ilk yaptığı şeydi. Tirmizî, Kesîr b. Abdullah kanalıyla, Hz. Peygam­ber’in, bayram namazlarının ilk rekatında kıraatten önce yedi, ikinci rekatta yine kıraatten önce beş tekbir aldığını rivâyet etmektedir. (Tirmizî, “Cum’a” 34. [Ayrıca bk. İbn Mâce, “İkâme”, 156) Tirmizî diyor ki: Bu hadisi Muhammed’e, ya­ni Buhârî’ye sordum. O da: “Bu konuda bu hadisten daha sahihi yoktur. Benim görüşüm de budur.” cevabını verdi.

Hz. Peygamber, namazı bitirince, cemaat saflarında otururken onlara karşı dönüp ayakta kendilerine vaaz eder, tavsiyelerde bulunurdu.

Buharî ve Müslim tarafından rivâyet edilen bir hadiste Câbir şöyle demektedir: “Bir bayram namazında Allah Resûlü ile beraber bulundum. Önce ezansız ve kâmetsiz olarak hutbeye geçmeden namazı kıldırdı. Sonra Bilal’e dayanarak ayağa kalktı. Sonra insanlara takva ile hareket etmelerini emredip, O’nun emirlerine uymaya teşvik etti. Cemaate vaaz ve nasihat ettikten sonra yürüdü, kadınların yanlarına gitti. Onlara da vaaz ve nasihat etti.” (Müslim, “İ’deyn”, 4; Buhârî, “İ’deyn”, 19).

İbn Mâce Sünen’inde Peygamberimizin müezzini Sa’d’dan rivâyet ettiğine göre, Allah Elçisi bayram hutbelerinde çokça tekbir getirirdi.(İbn Mâce, “İkâme”, 158) Ancak bu hadis, Hz. Peygamber’in bayram hutbesine tekbirle başladığına delil olmaz. Bütün hutbelerine Al­lah’a hamd ile başlardı. Zira o şöyle buyurmuştur: “Allah’a hamd ile başlanılmayan her önemli iş eksiktir.” (İbn Mâce, “Nikâh”, 19; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 18)

Hz. Peygamber, bayram namazına katılan kimseleri hutbeyi dinlemek için oturmakla gitmek arasında serbest bırakmıştır. Bayram Cuma’ya denk geldiğinde onlara bayram namazıyla yetinebileceklerine dair ruhsat vermiştir. Bayramdan önce ve sonra herhangi bir namaz kılmak onun adeti değildi.
Musallaya bir yoldan gider, bir başka yoldan da dönerdi. Yolda gördüklerine selam verir, o esnada yollarda ihtiyacı olan­ların ihtiyacını giderir, İslâm’ın şiarlarını açıktan yapar, çeşitli yerlere şahitlik eder ve benzeri hükümleri yapardı.

Kurban bayramında arife günü sabah namazından başlamak üzere en son teşrik gününün ikindi namazına kadar şu şekilde tekbir getirirdi: “Allahu ekber Allahu ekber lâ ilâhe illal­lahu vallahu ekber Allahu ekber ve lillahi’l-hamd. Ya­ni Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Allah en büyüktür, Allah en büyüktür ve hamd yal­nız Allah’adır.”