Hz. Peygamber’in İsim ve Künyelerle İlgili

Uygulamaları
İsimler mânâların kalıpları olduğu için isimlerle mânâlar arasında bir ilişki ve uygunluğun elbette bulunması gerekir. Allah Elçisi, güzel ismi severdi. O’nun: “İsimlerin Allah’a en sevimlisi: Abdullah ve Abdurrahman; (Müslim, “.Âdâb”, 2; İbn Mâce, “Edeb”, 30; Tirmizî, “Edeb”, 64; Dârimî, “İsti’zân”, 20) isimlerin en doğrusu: Hâris ve Hemmâm; (Ebû Dâvûd, “Edeb” 61; İbn Hanbel, IV, 345) en çirkin isimler ise: Harb ve Mürre’­dir.” (Tirmizî, “Edeb”, 61; İbn Hanbel, IV, 345) buyurduğu sabittir. Yine sahîh bir rivâyete göre o şöyle buyurmuştur: “Erkek çocuğunuza “Yesâr”, “Rabâh”, “Necîh” ve “Eflah” isimlerini koymayın; zira sen (onu aradığında) “Orada mı?” diye sorarsın, çocuk orada olmaz, “Hayır” cevabını alırsın.” (Müslim, “Âdâb”, 11, 12; Tirmizî, “Edeb”, 65; İbn Hanbel, III, 385; V, 7, 10, 11, 21.)

Sahih bir rivâyete göre Hz. Peygamber, “Âsiye” ismini değiştirmiş ve: “Senin ismin bundan böyle ‘Cemile’dir.” buyurmuştur. (Müslim, “Âdâb”, 14; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 62; Tirmizî, “Edeb”, 66; İbn Hanbel, II, 18) Kendisine bir haberci göndermek istediklerinde ismi güzel, yüzü güzel birini göndermelerini emrederdi.
Çocuğu olana da olmayana da künye takmak Hz. Peygamber’in sünneti idi. Suheyb’e “Ebû Yahyâ”,(İbn Mâce, “Edeb”, 34; İbn Hanbel, VI, 6) Hz. Ali’ye “Ebu’l-Hasan” künyesini vermiştir.