Buhârî ve Müslim’de Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “İslâm’da en faziletli ve hayırlı olan şey, yemek yedirmek ve tanıdığına ve tanımadığına selam vermektir.” (Buhârî, “İmân”, 6, 20; “İsti’zân”, 9, 19; Müslim, “İmân”, 63. [Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, “Edeb”, 131; Nesâî, “İmân”, 12; İbn Mâce, “Et’ime”, 1; İbn Hanbel, II, 169) Buhârî Sahîh’inde Ammar’ın şöyle dediğini nakletmiştir: “Şu üç şeyi şahsında bir araya getiren, imanını da mükemmelleştirmiş olur: Nefsine karşı olsa da insafı elden bırakmamak, herkese selam vermek ve muhtaç iken başkasına vermek.”( Buhârî, “İmân”, 20)
Müslim’in rivâyetine göre Allah Resûlü çocukların yanından geçtiğinde onlara selam verirdi. Tirmizî’nin rivâyetinde ise, Resûlullah bir gün bir grup kadının yanından geçerken, onlara eliyle işaret ederek selam vermiştir. Sahîh-i Buhârî’de ve diğerlerinde rivâyet edildiğine göre, küçüğün büyüğe; yürüyenin oturana; binitlinin yürüyene ve azınlığın çoğunluğa selam vermesi gerekir.(Buhârî, “İsti’zân”, 4, 5, 6, 7; Müslim, “Selâm”, 1; “Edeb”, 46; Ebû Dâvûd, “İsti’zân”, 6; “Edeb”, 134; Tirmizî, “İsti’zân”, 14; Dârimî, “İsti’zân”, 6; Muvatta, “Selâm”, 1; İbn Hanbel, II, 314, 325, 510; III, 444; VI, 19, 20)
Allah Elçisi’nin adetlerinden biri, bir topluluğun yanına geldiğinde ve onların yanından ayrılırken selam vermesiydi. O şöyle buyurmuştur: “Sizden biri oturduğunda da kalktığında da selam versin; çünkü ilk selam ikincisinden (sevap yönünden) daha üstün değildir.” (Tirmizî, “İsti’zân”, 1 )Yine o şöyle buyurmuştur: “Kim selam vermeden önce soru sormaya başlarsa ona cevap vermeyiniz.”
Hz. Peygamber’in sünneti, selam verdiğinde; esselâmü aleyküm ve rahmetullahive berekâtüh diye selam vermesiydi. Enes, Câbir ve başkalarının rivâyet ettiği gibi, selamı eliyle, başıyla ve namaz dışında parmağıyla almazdı.
Selam alırken “vav” ile ve “selam” lafzından önce “aleyke” diyerek “Ve aleykesselâm” şeklinde alırdı. Doğru olan da budur.
Allah Resûlü’nün müslümanlarla müşriklerin karışık olduğu bir meclise uğradığında onlara selam verdiği sabittir.
Sünen sahiplerinin zikrettiğine göre O’nun âdetlerinden biri, bir kişi kendisine bir başkasının selamını getirdiğinde, hem onun hem de selamını getirdiği kişinin selamını almasıydı.
Allah Resûlü’nün bir sünneti de, günah işleyen kişiye tövbe edinceye kadar ne selam verir ne de selamını alırdı. Nitekim Ka’b b. Mâlik ve iki arkadaşını terk etti; Zeyneb’e: “Devesi hastalanınca Safiyye’ye yardım et!” deyince Zeyneb: “Ben bu yahudi kadınına mı yardım edeceğim? demesi üzerini ondan iki buçuk ay ayrı kaldı. Her iki rivâyeti de Ebû Dâvûd nakletmiştir. (Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 3; İbn Hanbel, VI, 131, 132, 261, 338)
